Hakkımızda
Mutfak ile Sofranın on bin yıllık aşkı…
Kadim çağlardan beri dünyanın her hangi bir yerinde tencereler kaynar, sofralar kurulur, tabaklar yerli yerine konur ve insanlar sofra denilen bu lezzet pınarında tarihle birlikte geleceğe doğru akar…
Kadim çağların her hangi bir yerinde dünyanın sadece Anadolu denilen coğrafyasında ilk tencere ateşe konmuş, ilk tabak fırından çıkmış, ilk sofranın etrafında toplanılmış ve ilk “eline sağlık” temennisi dile gelmiştir…
Günümüzden neredeyse 10 bin yıl önce Anadolu’da, ocağın üstüne konan ilk tencerenin buharı tüterken, aslında lezzet çağının da kapısını aralayan o ilk el kimindi acaba?
Bunu asla bilemeyeceğiz. Ama emin olduğumuz bir şey var ki, üzerinde yaşadığımız bu kadim topraklarda o gün bugündür bilgeliğini önce ateş, sonra piştiği kap, sonunda konduğu çanaktan alan binlerce lezzet hala yaşamını sürdürüyor…
Geçmişten günümüze doğru yol alan bir zaman kapsülü içerisinde ateşin, toprağın, kilin ve madenin yolculuğunu en yalın haliyle sadece mutfak ve masalarımızda görebiliriz belki de…
Geleneklerimizin güne, günün geleceğe uzandığı bu bilgelik yolunu sadece insan elinin meşalesiyle aydınlanan bir ışığın izini takip ederek anlayabiliriz. Öyle de yaptık…
Sizinle tanışıklığımız aslında 10 bin yıl öncesine dayanıyor. Birbirimize ilk “eline sağlık” ya da “afiyet olsun” temennisinde bulunmamız da öyle…
Zarafetimiz, nezaketimiz, ustalık ve son tahlilde elbette kusursuzluğa olan yolculuk adımlarımız da birbirinin aynı…
Bir birimizi çok uzun bir süreden beri hiç yalnız bırakmıyoruz. Siz ve biz medeniyetin omurgasını oluşturan tarihi bir manzaraya her daim birlikte baktık çünkü…
Bugün için adımız “Kadıkızı”. Nedeni de çok basit aslında. Gören her göz önce kusura odaklanır. Gönlün gördüğü ise aslında “kusurun içindeki kusursuzluk” değil midir? 7500 yıl önce yumurta kabuğu inceliğindeki o tabağa biraz daha dikkatli bakarsak, kusursuzluğun kılavuzuyla da tanışmış oluruz topraktan insana uzanan…
“Kadı Kızı” da aslında kusursuzluğun çok ince bir tarifidir bu anlamda. “O kadar kusur Kadıkızı’nda da olur” önermesinin sağlamasıdır. Kadıkızı; lezzet tarihinin görerek ve dokunarak açılan tüm sır kapılarının anahtarıdır…
Şimdi bir anahtarı tuttuğunuzu düşünün elinizde. Açtığınız her kapı bir sonraki deneyime kadar kusursuzluğun sırlarıyla aydınlanacak. Ve incelik, detay, birikim, tarih, estetik, son durakta da başlı başına sofra medeniyeti sizin çatınızın altında sonsuzluğa uzanacak…
Bugünden yarına ne bırakmak isteyebilir ki insan? Unutulmaz bir lezzeti ve o lezzete rayihasını katan parçanın bütünü tamamlayan benzersiz mirasını. Böylece medeniyetler baki kalacaktır bu “anne elinin lezzeti” kokan gök kubbede…
“Kadıkızı”, sıradanlığın tarifinin üstünü çizerek hak edilmiş bir inceliği vaat ediyor size. Kusurun aslında kusurlu bakan göze ait olduğunu kırıp dökmeden teslim ediyor; bilgeliğin görebilen gönle ait olduğuna inanarak…
Biz deneyiminize sunduğumuz her şeyi sizi anlamayı deneyerek ürettik. İnsanla buluşan toprağın elini Kadıkızı hikâyesinin sırlı bilgeliğine ithaf ettik
Mutlu mutfaklar, mesut sofralar ve afiyette buluşmak dileğiyle…
Kadıkızı
PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.